Misak-ı Milli Nedir?

Misak-ı milli nerede kabul edilmiştir, misak-ı milli kararları, misak-ı milli sınırları, misak-ı milli maddeleri, misak-ı milli kararları ne zaman alındı, misak-ı milli nedir önemi, misak-ı milli nerede kabul edildi, misak-ı milli tavizleri, Gibi sorular son zamanlarda arama motorlarında sıklıkla aratılan soru kalıpları olduğu bilinmektedir.

1.Giriş

Osmanlı Devleti dağılışının son evrelerinde Trablusgarp da sömürgeci İtalyanlarla mücadele etmek zorunda kaldı donanmanın güçlü olmaması ve Mısır’ın İngilizler tarafından daha önceki dönemlerde işgal edilmesi sebebiyle Libya ile olan kara bağlantısının kesilmesi Osmanlı Devletini zor duruma soktu. Bu sebeple Libya’ya doğrudan düzenli askeri birlikler transfer edilememiştir. Osmanlı Ordusunun önemli şahsiyetleri: ; Enver Paşa, Mustafa Kemal Paşa, Nuri Paşa, Halil Bey, Süleyman Askeri Bey, Ali Fethi Okyar, Kuşçubaşı Eşref, Nuri Conker, Rauf Orbay ve niceleri farklı kimliklerle Trablusgarp’a gitmişler ve burada yerli halkı örgütleyerek düzenli İtalyan birliklerine karşı muazzam bir başarı sergilemişlerdir.  

***

İtalyanların adaları kuşatması Osmanlı Hükümetini zor duruma sokmuştur ve Uşi antlaşması yapılarak Libya’dan çekilmek durumunda kalmıştır. Burada yerli halkı örgütleyen ve başarılı bir şekilde İtalyanları sahil şeridine hapseden bu Türk komutanları ileride çıkacak olan Balkan Savaşları ve I. Dünya savaşı sırasında her biri farklı farklı bölgelerde ve cephelerde kendi adlarından söz ettireceklerdi. Osmanlı Devleti’nin kontrolünde yıllarca yönetilen Balkanlarda ki Osmanlı hakimiyeti tam bir hüsranla sonuçlanacak bir hezimet yaşanacaktı, özellikle dağılış döneminde artık Osmanlı’ya karşı doldurulan yerli halkın başkaldırıları ve Sırp, Yunan, Bulgar çetelerinin başta Rusya olmak üzere çeşitli devletler tarafından maddi ve manevi yönden desteklenmeleri bu bölgede anarşinin çıkmasına ve devlet otoritesinin sarsılmasına yol açmıştır. İkinci meşrutiyet ilan edildikten sonra Osmanlı Devleti içerisinde çok sayıda siyasi partiler ortaya çıkmıştır. Osmanlı Ordusu içerisinde siyasetin kol gezmesi farklı komutanlar ve birliklerin farklı görüşlerde olmaları, deneyimli taburların Anadolu’ya gönderilmeleri, Askerin beslenme sıkıntısı ve Balkan devletlerinin ortak zeminde buluşarak kendilerine karşı siyasi bir birliktelik yapmayacağını düşünen siyasilerin rehaveti sebebiyle I. Balkan Savaşında Osmanlı ordusu çok ağır hezimete uğramış Bulgarlar Çatalca önlerine kadar gelmişlerdir. Osmanlı Devleti’nin Balkan topraklarını kalıcı yönetmek için daha önceki dönemlerde Anadolu da yaşayan kavgalı Türk boylarını buralara iskan ederek buranın Türkleşmesini ve Müslümanlaşmasını sağlamıştır. I. Balkan savaşından sonra yıllarca bu bölgede yaşamış olan Türkler için Çilekeş bir dönem başlayacaktı. Balkan Türkleri Anadolu’ya geri döndüler ve Osmanlı Devleti maddi ve manevi olarak çok ağır bir yara aldı.

Misak-i Milli
I. Dünya Savaşı Sırasında Ortadoğu Haritası.

Bulgaristan’ın daha fazla toprak alması sebebiyle diğer Balkan devletleri Bulgaristan’a saldırdı ve bu fırsattan yararlanan Osmanlı Ordusu Enver Paşa komutansın da Edirne’yi yeniden ele geçirdi. Yunanistan ve Bulgaristan arasında bir sorun olan Batı Trakya topraklarında yaşayan Türklerin varlığı sebebiyle Osmanlı Devleti bu bölgeye hep ilgili olmuştur. Yarbay Enver’in üç bin kişilik müfrezeyi bölerek 16 subay ve 100’er erden oluşan küçük birlikler oluşturarak Kuşçubaşı Eşref olarak bilinen ve neredeyse dünyanın çoğu yerine giden “Uçan Şeyh” lakabıyla da tanınan bu önemli şahsiyeti bu birliklerin başına atadı. Bu birlikler Bulgarlara karşı başarılı oldular Mestanlı ve Kucali yeniden ele geçirildi. İstanbul hükümeti bu olaylara karşıydı Batılı devletlerden çekiniyorlardı bundan dolayı daha fazla ileri gitmemelerini söylediyse de Enver Paşa bir askeri birlik daha gönderdi bu birliğin başına da Süleyman Askeri Bey’i geçirdi. Daha sonra Gümülcine ve İskeçe ele geçirildikten sonra Batı Trakya hükümeti kuruldu bu gelişmeler İstanbul hükümetini bile şaşırttı bu durum Batılı devletlerin Osmanlı hükümetine yaptıkları baskının artmasına neden oldu daha sonra Başkenti Gümülcine olan Batı Trakya bağımsızlığını ilan etti. Süleyman Askeri Bey tarafından Batı Trakya Türk devleti için İstiklal Marşı bile kaleme alındı, bu bölgede kısa süre içerisinde teşkilatlandılar ve askeri birlikleri otuz bin civarlarına çıktı. Bu yeni devleti Bulgaristan hoş karşılamadı fakat Yunanistan için bu durum çok olumluydu onlar bölgenin Türk kontrolüne geçmesini ve daha sonra kendilerinden zayıf olan Türkleri kolay yenebileceklerini düşündükleri için böyle bir politika izliyorlardı, Osmanlı Devleti daha fazla baskılara dayanamadı ve Bulgaristan ile İstanbul Antlaşması imzalandı bu antlaşmaya göre Batı Trakya bölgesi Bulgaristan’a bırakılıyor ve burada bulunan yeni Türk Cumhuriyeti kendini fesih edecekti.

Misak-i Milli
I. Dünya Savaşı Sırasında Yayınlanmış.

2.Osmanlı’nın Son Dönemleri ve Milli Mücadele Süreci

I. Dünya savaşının patlak vermesi savaşlardan yıpranmış Osmanlı için zor bir sürecin başlaması demekti, Osmanlı Devleti kendi toprakları içinde ve müttefik devletlerin topraklarında savaşmak zorunda kaldı. Yedi cephe içerisinde sadece Çanakkale Cephesinde başarılı olduysa da bu Osmanlı Devletini yenilmekten kurtaramamıştır. Ermeniler başta olmak üzere Osmanlı İmparatorluğu içerisinde farklılık gözetilmeden eşit ve adil bir biçimde hayatlarını sürdürmüş olan azınlık halklarının silahlara sarılarak çeteler kurmaları ve savaşçı erkek nüfusun cephede olmasını fırsat bilerek giriştikleri yağma, talan ve eşkıyalık faaliyetleri Anadolu’da tam bir kaos ortamı oluşturdu. Savunmasız köylüler vahşice öldürülüyordu yani Anadolu da yaşayan Türk nüfusu acı çekiyordu üstüne kaybedilen topraklarda yaşayan Türk nüfusunun göçerek Anadolu topraklarına gelmesi fakirliği ve yoksulluğu arttırıyordu Mondros Ateşkes antlaşmasından sonra itilaf devletleri Anadolu’nun çeşitli illerini işgal ettiler ayrıca Osmanlı Ordusunun dağıtılması, İtilaf devletlerinden taraf olmayan vatanperver şahsiyetlerin tutuklanması, azınlık cemiyetlerin bölücü faaliyetleriyle Osmanlı Devletinin otoritesi ortadan kalkmış oluyordu ve Anadolu’nun çeşitli illerini Fransa, İtalya, Yunanistan, İngiltere işgal etti. Tren yolları, telgraf istasyonları ve limanların kontrolü İtilaf devletlerine geçti.  Anadolu halkı maddi ve manevi olarak eziliyordu ve bu gibi sebepler Anadolu da yaşayan Türk nüfusunun direniş ruhunun başlamasının en büyük sebepleri arasındadır. 

Misak-i Milli
Çanakkale Cephesinde İngiliz ve Fransız Savaş
Gemilerine Ateş Eden Türk Hafif Sahra Obüsleri.

Mustafa Kemal Paşa İstanbul’dan geniş bir bölgede askeri ve mülki yetkilere sahip olan Ordu Müfettişliği vazifesini alarak Bandırma vapuruyla yola çıktı görevinin amacı Samsun bölgesinde ortaya çıkan ulusal direnişin bastırılması ve dağıtılması ve bu direnişçilerin silahlarının toplanmasıydı. Mondros Ateşkes antlaşmasından İzmir’in işgaline kadar olan süreçte Türk dernekleri mücadeleyi daha çok hukuksal açıdan veriyordu ayrıca bu dernekler sadece kendi bölgelerinde direniş gösteriyorlardı. Yani ulusal bütünlük olarak hareket edilmiyordu. 9. Ordu Müfettişi olarak atanan Mustafa Kemal Paşa Anadolu halkının oluşturduğu bu kıvılcımı harlayarak onun devasa bir ateşe dönüşmesini sağlayacak ve ülke çapında ulusal bir birliktelik ile tek elden, tek merkezden bu mücadelenin yönetilmesi sürecini başlatacaktır. Samsun’dan Havzaya geçtiler ve burada bir genelge yayınlayarak işgalcilerin mitinglerle protesto edilmesi ve mitingler sırasında gayrimüslim halka zarar verilmemesi gibi mesajlar verilmiştir. Bu hareketlerden endişelenen İngiltere, Mustafa Kemal Paşa’nın faaliyetlerinden şüphelendiler ve İstanbul hükümetinden Mustafa Kemal Paşa’nın geri çağrılmasını istedi. Mustafa Kemal Paşa Amasya’ya geçti burada bir genelge yayınlayarak Vatanın bütünlüğü ve milletin bağımsızlığının tehlike altında olduğunu, İstanbul hükümetinin millete olan sorumluluğunu yerine getirememesi, milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararının kurtaracağını, illerin her sancağından seçimle belirlenen yada milletin güvenini kazanmış üç delege Sivas’ta olacak şekilde yola çıkmaları kararı, askeri ve milli örgütler hiçbir şekilde dağıtılmayacak, komuta bırakılmayacak ve başkalarına verilmeyecek kararı çıkmıştır. Erzurum kongresi toplanmadan önce Mustafa Kemal Paşa askerlik mesleğinden istifa ederek Erzurum Kongresine sivil bir şekilde katılacaktı. Bu kongrenin toplanış amacı yerel olsa da aldıkları karar bazında ulusal bir kongre özelliğine sahiptir. Doğu da kurulmuş olan yararlı cemiyetler Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk adında birleşerek bir bütünlük oluşturdu ayrıca alınan kararları uygulamak amacıyla Temsil heyeti kuruldu. Daha sonra Balıkesir Kongresi ve Alaşehir Kongreleri yapıldı bu iki kongre batı cephesinin kurulmasını sağladı ayrıca Sivas kongresinde örgütlenmeyi kolaylaştırmıştır. Sivas kongresi itilaf devletleri ve onun baskısı altında olan İstanbul Hükümeti tarafınca engellenmeye çalışılsa da başarılı olamamış ve bu kongre yapılmıştır. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk cemiyeti adında bütün cemiyetler birleştirilmiştir aslında bu cemiyet ileride CHF daha sonra da CHP olarak dönüşecekti. Mustafa Kemal Paşa temsil heyetinin başkanı seçilmiştir. Ankara da TBMM açılıncaya kadar temsil heyeti bir meclis görevi görecekti ayrıca bu kongrede alınan kararlardan biride Osmanlı Mebusan Meclisi’nin toplanması ve yeniden seçim yapılması kararıydı. 

Misak-i Milli
Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a Geldiği
Ve Sembolikleşen Bandırma Vapurunun Maketi.

Damat Ferit hükümeti düşünce yerine Ali Rıza Paşa hükümeti kuruldu ve Temsilciler heyetiyle bu hükümet Amasya’da görüştürler. Alınan kararlara göre Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti hukuki bir kuruluş olarak İstanbul hükümeti tarafından tanınacak ayrıca İstanbul hükümeti ve Temsilciler heyeti arasında uyumluluk sağlanacak gibi görüşlerde mutabık kalınsa da İstanbul hükümeti, Meclis-i Mebusan-ı açmaktan başka bir şey yapmamıştır. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin desteklediği adaylar seçimi kazanmışlardı ve Mustafa Kemal Paşa Erzurum Milletvekilliğine seçildi. Mustafa Kemal Paşa meclisin İtilaf devletlerinin nüfuzu altında olan İstanbul da toplanmasını istemediyse de çoğunluğun kararıyla meclisin İstanbul da toplanmasını kabul etmek zorunda kalmıştır. Ayrıca stratejik konumu, tren yolu ve telgraf tellerinin bulunması, Anadolu’nun merkezinde olması, İstanbul’a daha yakın olması sebepleriyle Milli Mücadele’nin yeni merkezi Ankara olmuştur. Ankara’ya gelen seçilmiş milletvekillerini Mustafa Kemal Paşa ikaz ederek bir bütün gibi hareket etmelerini tavsiye etmiş ve mecliste Müdafaa-i Hukuk Grubu kurmaları gerektiğini söyledi ve ayrıca İstanbul’a hiç gitmeyecek olsa da kendisinin Meclis Başkanı olarak seçilmesini istedi. Osmanlı Mebusan Meclisi toplanınca Felah-ı Vatan adında bir grup oluşturarak aslında Mustafa Kemal’in istediğini yerine getirmemiş oldular ve ayrıca meclis başkanı olarak Mustafa Kemal Paşa’yı seçmediler. Mustafa Kemal Paşa tarafından daha önce hazırlanan Misak-ı Milli kararları mecliste kabul edilince İngilizler resmen İstanbul’u işgal ettiler.

Misak-i Milli
Ankara’da Açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi.

3.Misak-ı Milli Nedir? 

Misak-ı Milli kararları aslında bağımsızlık için girişilen mücadelenin bir doktrini, kızıl elması yani hedefidir. Tam bağımsızlık yolunda mücadele eden Türk ulusunun ana hedefi ve yazılı kararlarıdır. Misak sözcük anlamı olarak antlaşma, sözleşme anlamına gelmektedir. Ahd; Söz verme, yemin anlamlarına gelmektedir ayrıca diğer adıyla Ahd-ı Milli, Peyman-ı Milli olarak da bilinmektedir. Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür parçalanamaz maddesi ulusal ve bölünmez Türk vatanının sınırlarını çizmiştir. Halkın oyları ile bir referandum yapılarak anavatana katılan üç sancak; Kars, Ardahan, Batum bu illerde bulunan Türk nüfusu bu üç ilin anavatan olarak kabul edilmesine ve Misak-ı Milli sınırlarına dahil edilmesinin ana gerekçeleridir. Bu bölge 1877-1878 yılları arasında Türk-Rus savaşı sonrasında Berlin Antlaşması imzalanmış ve bu bölgenin kontrolü yeniden Türklere geçmiştir. Düşman işgali altında bulunan Arap Memleketlerinin durumu halkın serbestçe verecekleri oylarla belirlenmelidir. Aslında bu kara da Türk nüfusunun az olan memleketlerin ve ayrıca düşman işgali altında bulunan yerlerin kendi kararlarını burada yaşayan halk tarafından belirlenmesi tavsiyesinde bulunularak aslında bu yerler Anavatana dahil edilmemiştir. Türk nüfusunun ağırlıklı olduğu bölgeler genel itibariyle Anavatana dahil edilmiştir. Türk nüfusunun ağırlıklı olduğu Balkan savaşları sonrası Batı Trakya Türk Cumhuriyeti adıyla Batı Trakya bölgesinde kurulmuş olan Türk devleti Osmanlı hükümetinin yoğun baskı alınması sebebiyle batıda kurulan Türk devleti kendisini lağvetmek zorunda kalmıştı, Batı Trakya bölgesinde Dedeağaç, Gümülcine, İskeçe, Kumçiftliği, Dimetoka, Sofulu, Ferecik, Şapçı, Simavna yerleşim yerlerinde yaşayan Türklerin kendi kararlarını bir referandum yoluyla vermeleri kararlaştırılmış ve Batı Trakya bölgesi Misak-ı Milli sınırlarına dahil edilmiştir. Hilafet merkezi ve Osmanlı Devleti’nin başkenti olan İstanbul ve Marmara Denizi’nin güvenliği her türlü tehlikeden korunmalıdır. İstanbul ve Çanakkale boğazlarının dünya ticaret ve ulaşımına açılması konusunda bizimle diğer ilgili devletleri birlikte vereceği kararlar geçerlidir. Azınlıkların hakları, komşu memleketlerdeki Müslüman halkın haklarının korunması şartı ile kabul edilecektir. Bu kararlarla Kapitülasyonların kaldırılması maddesi eklenmiş ve Boğazlar, dış borçlar ve azınlık hakları ile ilgili sorunlar Misak-ı Milli kararlarında gündeme getirilmiştir. Türk milletinin geleceği çizilmeye çalışılmış ve Türk milletinin yararına olacak barış antlaşması şartları bu kararlarla belirlenmiştir. Misak-ı Milli sınırları aslında şuan ki Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırlarını da genel manada belirlemiştir. Misak-ı Milli kararları Erzurum ve Sivas kongreleriyle şekillenmiştir. Misak-ı Milli altı maddeden meydana gelmiştir. Mebusan Meclisinin meclis başkanlığını yapan Erzurum mebusu Celalettin Arif Bey’in imzasının yer aldığı üç sayfadan oluşmaktadır. Ayrıca yüz yirmi bir mebusun isim ve imzalarının da bulunduğu altı sayfalık ek kısmı da vardır. 28 Ocak 1920 tarihinde gizli bir oturum yoluyla kabul edilmesi ve bu olayı öğrenen İngilizler başta olmak üzere itilaf devletleri İstanbul’u işgal etmiştir. Ayrıca Mebusan meclisi kapatılmış ve mebuslar da tutuklanmış bazı mebuslar Ankara’ya kaçmıştı. Bu gelişmeler Ankara da yeni bir meclisin kurulmasına yol açacaktı. Misak-ı Milli karalarının oluşum sürecinde Wilson prensiplerinin on ikinci maddesinden hareket edilmiştir. 

Misak-i Milli
Misak-ı Milli Haritası.

4. Misak-ı Milliden Taviz Verilme Sebepleri      

İstiklal savaşının başarıyla tamamlanarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulmasıyla birlikte Misak-ı Milli tamamlanamamıştır. Türk halkı artık savaşlardan yıpranmış ve yorulmuştur. I. Dünya savaşı çıkmadan önce Balkan Savaşları ve İtalyanlarla yapılan Trablusgarp Savaşı üstüne de I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı olmak üzere ardı kesilmeyen savaşlar halkı fakirleştirmiş, erkek nüfusu azalmış; İtilaf Devletleri de savaşlardan yorulmuştu üstelik İspanyol Gribi çıkmış ve her iki tarafta barış istiyordu. Lozan görüşmelerinde Misak-ı Milli sınırlarından taviz verilmiştir fakat Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin güçlendiği dönemlerde; Hatay, Boğazlar, Kuzey Kıbrıs gibi yerlerde istediklerini almıştır. Musul, Kerkük, Süleymaniye ve Erbil de Türkmen nüfusunun ağırlıklı yaşadığı bölgelerdir haliyle buralarda Misak-ı Milli sınırları içerisine girmektedir. Ayrıca Kuzey Suriye’nin bazı yerleri de Misak-ı Milli sınırları içerisindedir. Musul’un Osmanlı Devleti ve Türkler için önemi çoktur Büyük Selçuklulardan beri bu bölgeyi Türkler yönettiği için Misak-ı Milli sınırlarına Musul ve diğer Türkmen nüfusun yaşadığı yerlerin eklenmesi önemlidir. Musul’un Arap idaresine girmesini istemeyen Türkmenler ve Kürtler; İngilizlerle çarpışmaya başladı ve Mustafa Kemal Atatürk bu olayları memnuniyetle karşıladı. İngilizlerde çözümün Mustafa Kemal Paşa ile yapılacak görüşmeler yoluyla çözmeyi umuyordu. Masa da Türk heyetinin güçlü konumda olabilmesi için Özdemir Bey komutasında ki Türk ordusu Revanduz’u ele geçirdi ve Türk birlikleri İngilizleri püskürterek Musul’a iyice yaklaştılar bunu gören bölge aşiretleri de İngilizlere karşı bir mücadeleye girişti, İngilizler Süleymaniye’den çekildi Şeyh Mahmud’un desteğini alarak bölgede ki aşiretlerin dirençlerini kırmayı başardı. Şeyh Mahmud’un Mustafa Kemal Paşa ile iletişime geçmesi İngilizleri telaşlandırdı ve Seyit Taha’yı öne sürdü ayrıca İngilizler Şerif Hüseyin’in oğlu olan Kral Faysal’ın bölgede ki hakimiyetini güçlendirmek için seçimler yapılmışsa da Musul ileri gelenleri bu duruma karşı çıkmışlardı ve İngilizler de Musul’un ileri gelenlerini tutuklatmıştı.

Misak-i Milli
Kurtuluş Savaşı Sırasında  Albatros D.III Model Savaş Uçağı
Türk Ordusunun Envanterinde.

Fevzi Paşa Musul’un ancak silahlı mücadele ile ele geçirileceğini düşündüğü için Özdemir Bey’e takviye birlikler göndermişse de Anadolu da ki Yunan işgalleri sebebiyle bu birliklerin bir kısmını geri döndürmüştü ve haliyle burada ki Türk kuvvetleri zayıf düşerken İngilizler birliklerini takviye güçlerle güçlendirmişti. Musul bölgesinin yer altı zenginlikleri sebebiyle hem İngilizler hem de Türkler için çok önemli bir yer teşkil ediyordu. İsmet Paşa ve Lord Curzon arasında 26 Kasım 1922 tarihin de yapılan görüşmede bu konu tartışılmış ve barış içerisinde çözüme bağlanması konusunda hemfikir olmuşlardı. İkili görüşmelerde Türk tarafı Musul’dan çıkan petrolden pay istemişse de İngilizler buna karşı çıkmıştır ikili görüşmelerden bir sonuç çıkmamış bu sorun Lozan Konferansın da Önümüze gelecekti. Musul da yaşayan Türk-Kürt nüfusunun fazla olmasına rağmen İngilizler göçer topluluklarını nüfusta saydırmamış ve nüfus sayımında oynamalar yapmışlardı ayrıca İngilizler Musul da yaşayan Türklerin İstanbul Türkçesiyle konuşmadıklarını bahane göstererek Musul da yaşayan Türk nüfusunun Türk olmadığını ima etmeye çalışmıştır. İsmet Paşa ise bölgenin Büyük Selçuklulardan  beri Türk hakimiyetinde olduğu tezini öne sürmüş ayrıca Musul’un dörtte birini bile oluşturmayan Arapların bu şehrin hakimliğine tayin edilmesinin kabul edilemez olduğunu savunmuştur. Musul’un Türkler için bir petrol sorunu değil bir ülke sorunu olduğunu çünkü Musul Bölgesi’nin Türkler için ana yurdun bir parçası olarak görüldüğü belirtilmişti. İngiltere’nin Musul konusunda ki uzlaşmaya yanaşmayan tutumu nedeniyle İsmet Paşa sırf barışa engel olmamak için sorunu bir yıl içinde İngiltere’yle çözmeye razı olur ve konu konferans gündeminden çıkartılır. Haliç Konferansı sırasında Fethi Okyar, İsmet Paşa’nın tezlerini savunmuştur. Süleymaniye, Kerkük ve Musul Türkiye’ye bırakıldığı takdirde buradaki petrollerden İngilizlere ortaklık vermeyi önermişti buna karşı İngiliz heyetinin başında bulunan Cokes hiç beklenmedik bir şekilde Musul’dan başka Hakkari’nin Nesturilere verilmesini istemiştir. İngilizler, Türkiye’nin Hakkari’yi vermeyeceğini bildikleri halde masada isteklerini yüksek tutmak ve karşı tarafa da taviz veriyorum havası katmaya çalışmışlardır. Ayrıca bu konuyu Milletler Cemiyeti’ne taşıyarak masanın anlaşma kararını tıkamışlardır. Bu toplantıların bitmesinden iki ay sonra Nesturi ayaklanması çıktı. Milletler Cemiyeti’nde 20 Eylül 1924’te görüşülmeye başlanmıştır. Türkiye geçici üye statüsünde katıldığı bu görüşmelerde isteklerini yinelemiştir fakat İngilizler uzlaşı olmamıştır. İngilizler Türk-Kürt tezini çürütmek için Kuzey Irak’ta Kürt devleti kurmak istemişlerse de bunu yapamadılar çünkü bu bölgeyi birçok kişiye vaat ettiler ve daha sonra Şeyh Said ayaklanması çıktı bu ayaklanma dinsel bir ayaklanma olarak görülse de Türk Devleti’nin askeri enerjisini azaltmış ve bu durum İngilizlerin işine yaramıştır. Diyarbakır’ı kuşatsalar da bölgeyi demiryolu aracılığıyla asker gönderilerek isyan başarıyla bastırılmıştır. Daha sonra İngilizlerle Ankara Antlaşması imzalandı. Türkiye’nin Musul, Kerkük konusunda tek kazanımı 25 yıl süreyle Irak petrol gelirlerinden Türkiye’ye %10 pay verilmesinin kabul edilmiş olmasıydı ayrıca antlaşmada Türkmenlerin azınlık haklarından hiç söz edilmedi bunun ana sebebi Musul meselesinde Türkmen azınlık haklarından söz eden Türkiye’nin kendi ülkesinde yaşayan Kürtlerin azınlık haklarının İngiltere tarafından gündeme getirilme endişesidir. Antlaşmanın onaylanmasından sonra Türkiye hem İngiltere’yle hem de Fransa’yla ilişkisini geliştirmeye çalışacak ve politikalarını buna göre belirleyecekti.

Kaynakça

ÖZLEM, Kader. “BATI TRAKYA TÜRK CUMHURİYETİ.”

Güven, Cemal. “MÎSÂK-I MİLLÎ: TÜRKİYE’NİN İSTİKLÂL VE İSTİKBÂL ESASLARI.” Tarihin Peşinde Uluslararası Tarih ve Sosyal Araştırmalar Dergisi 20.20 (2018): 117-138.

KILIÇ, Sezen. “Musul Sorunu ve Lozan.” Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi 24.71 (2008): 319-340.

AYDIN, Mesut. “MİSAK-I MİLLİ VE YENİ TÜRK DEVLETİ’NİN SINIRLARI II. TÜRK-YUNAN SINIRI VE KARASULARI.” Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi OTAM 9.09: 1-77.

Diğer makaleleri okumak için tıklayınız.

YORUM YAZIN