Rönesans Dönemi

Rönesans dönemi sanatçıları, rönesans dönemi özellikleri, rönesans dönemi eserleri, rönesans dönemi nedir, rönesans ne demek, rönesans ve reform nedir, rönesans nerede başladı, rönesans nerede ortaya çıkmıştır, rönesans düşünürleri, gibi sorular son zamanlarda arama motorlarında sıklıkla aratılan soru kalıpları olduğu bilinmektedir.

➥ Rönesans

Rönesans tabiri  Giorgio Vasari’nin Ünlü İtalyan Mimar, Ressam ve Heykelcilerin Yaşam Öyküleri adlı kitabında ‘‘Rinascita’’ terimini  kullanır aslında bu terimin kökeni Portekizcedir. Skolastik düşüncenin hakim olduğu zifiri karanlık Ortaçağ Avrupa’sına bir güneş gibi doğan Rönesans’ın terimi yeniden diriliş/doğuş anlamlarına gelmekteydi. Günümüz İtalya bölgesinde ortaya çıkmış ve ilerleyen yıllarda farklı bölgelere, ülkelere yayılarak kar topu misali zamanla büyümüş ve etkisini global çapta hissettirmiştir. Kendisinden sonra gelecek olan fikir akımlarına bir öncül olmuştur.

Rönesans olgusunu tarihçiler Avrupa’nın Yunan Felsefesine yeniden dönüşü, dini düşünceyi doğa eksenli düşünceyle değiştiren bir aydınlanma dönemi olarak da tanımlıyorlar. Bu dönemde insanlar kendi dogmalarını sorgulamaya başlıyorlar ve kilisenin kırmızı çizgilerini geçerek dönemin en büyük siyasi, ekonomik, askeri ve manevi gücünü karşılarına alıyorlardı.

ronesans
Hendrik van Steenwijck I, adında Hollandalı Ressam tarafından çizilen Ortaçağ dönemine ait  kilisesinin içi. / “I like the detail maybe because I’m an engineer” by waitscm is licensed under CC BY 2.0.

Bu dönemde insanlar atalarının geleneksel değerlerini eleştirmeye ve sorgulamaya başlıyor ve bireysel bakış açısıyla olayları değerlendirmeyi tercih ediyorlar. Avrupa da bulunan bütün ülkeler ve bölgeler aynı zamanda rönesans dönemine girmemişlerdir. İtalya Rönesans dönemini yaşarken diğer Avrupa krallıklarında yaşayan insanlar hala ortaçağ geleneklerini ve düşünme tarzını bırakmış değillerdi.

Ortaçağ döneminde birden fazla Rönesans çeşidinden bahsedebiliriz. Tarihçilerin Rönesans‘ı modernliğin başlangıcı olarak tasvir etmesinde ki nedenlerden bazıları şunlardı; Kentsel canlanma, endüstriyel gelişme, edebi ve sanatsal düşünce, eserlerin çokluğu, yeni düzen ve siyaset arayışları, ekonomik hayata özellikle bankacılık sistemine ilişkin yeni kurumsallaşma metodunun başlaması ve bu yeni fikirlerin gelecek döneme de ışık tutarak referans olma özelliğinin bulunmasıydı.

ronesans
Ressam Raffaello Sanzio  “Atina Okulu” adında bir freski çizdi. / “School of Athens” by Raymond Yee is licensed under CC BY 2.0.

Kilisenin gücü eskiye oranla her geçen yüz yıl azalmış ve 18. yüzyıl sonlarına doğru tesiri sembolik olarak sınırlı kalmıştır. Rönesans hareketi, Avrupalılar için karanlık bir çağ olan Ortaçağ’dan tam bir kopuşu ve günümüz; Zengin, sanayileşmiş, eğitim kalitesi yükselmiş, askeri materyalleri ve doktrinleri kuvvetli, bilimsel alanlar konusunda gelişmiş,  insan hakları konusunda yol kat etmiş  Avrupa’nın zeminini/temelini atmıştır.

Filozof Nocalos d’Autrecourt’e göre: “Doğayı incelemeliyiz. Geriliğimizin nedeni, yüzyıllar boyunca o koca doğayı bir yana bırakıp  Aristoteles’le, Platon’la boşuna vakit geçirmişizdir. Doğayı incelemek bizleri kolaylıkla kesin bir bilime götürür. Tanrı’yı en yüksek varlık olarak düşünebiliriz ama, onun gerçekten varolup olmadığını bilemeyiz. Evren, her halde sonsuz olmalıdır, çünkü yokluktan varlığa bir geçiş düşünülemez.”

ronesans
Ressam Michelangelo başta olmak üzere birçok sanatçının eseri bulunur.1473 yılında yapılamaya başlanan Şapel, ismini 1477 – 1480 yılları arasında burayı restore ettiren Papa IV. Sixtus’tan alır. / “Sistine Chapel – the oher side” by Beyond Forgetting is licensed under CC BY 2.0.

Rönesans hareketinin sanat ile başladığını ifade edebiliriz. Kilise’nin baskın olduğu dönemde bile sanat her zaman etkinliğini korumayı başarmıştır. Özellikle Kilise’nin iç ve dış süslemelerinde sanatsal faaliyetler sıklıkla kullanılmıştır. Bu dönemde yapılan kilise süslemeleri günümüze kadar ulaşmıştır.

Filozof Bertrand Russell Rönesans‘ın ahlak alanında gelişmediğini, bunun dışında mimarlık, resim, şiir gibi sanat alanında geliştiğini ifade eder. Rönesans hareketi döneminde muhafazakar tebaada azalış görülür ve halk yavaş yavaş sekülerleşmeye başlar. Ataları gibi mensubiyeti altında oldukları dinin savlarına tümden bağlanmamaya başlarlar.

Aslında Rönesans bir burjuva hareketiydi. Fakir ve orta kesim tabanın günlük rutin hayatları pahalı sanatsal faaliyetler yapmasını engelliyordu haliyle dönemin İtalyan zenginlerinin sanatsal faaliyetleri, ve zenginlerin fonlarıyla hayatlarını idame ettiren sanatçılar ve bilim insanları sayesinde bu hareket kıvılcımla başlamış daha sonra devasa bir alev topu haline gelmiştir.

Ortaçağ döneminin etkili gücü olan derebeylerinin yerini burjuvalar alacaktı. Bu dönemde ortaya çıkan bazı felsefi düşünce öğretileri görülmektedir bunlardan biri de Hümanizmdir. Bu felsefi öğreti kısacası insanı merkezileştirir. İnsanların hayatlarını şekillendiren ve sınırlar çizen Kanunların ilahi bir varlık yerine insanlar tarafından düzenlenmesi gerektiğini düşünen seküler bir düşünce tarzıdır. Ortaçağ döneminde yaşayan bir birey için bu öğreti zincirlerini koparmak demekti.

Rönesans savlarına adapte olmuş bir birey için kavim, ırk, lonca ve aile bağları ona eskisi gibi bir önem atfetmez ve evrensel bir bakış açısıyla olaylara bakan ve değerlendiren bir birey haline dönüşür. Artık birey başka bireylere benzemeye değil tam tersine benzememeye gayret gösterir.

Hümanistler bilginin evrensel olduğunu ve her yere yayılması gerektiğine inanıyorlardı. Ayrıca Antikçağ döneminden kalma eserleri inceleyerek yeni bir sentez geliştiriyorlar bu faaliyetleri yaparken birbirlerinin fikirlerini ve eserlerini çalmıyor ve taklit etmiyorlardı. Birbirleri arasında rekabet ediyorlardı. Ayrıca Antik çağ eserlerini Arapça çevirilerden okumak yerine orijinal Yunanca okuma yapmaları kavramları daha iyi anlamalarına yol açıyordu.

Haçlı seferleri Kudüs’ün yeniden Hristiyanların kontrolüne geçmesi ve hac yollarının güvenliğinin sağlanması amacıyla başlamış ve doğu da uzun bir periyotta savaşlar silsilesinin başlamasına sebep olmuştu. İnançlı Hristiyanların kutsal dava olarak başlattığı seferlerin uzun periyotta torunlarının seküler yaşamasına ve rönesansın diğer fikir akımlarının etkisinde kalmasına yol açacaktı. Orhan Hançerlioğlu’nun “İsa’ya yeni kuzular toplamaya gidenler, Yunan yarımadasında mitolojik boğaların sırtlarına binmek zorunda kaldılar.” yorumu aslında her şeyi daha net ifade ediyor.

İstanbul’un Türk hakimiyetine geçmesiyle birlikte Bizans’ın burjuva ve bilgin sınıfı Batı Roma’nın varisi İtalya’ya doğru göç etmesiyle orijinal Yunanca sanatsal ve edebi bütün eserlerin göç edilen yere taşınması sebebiyle İtalya da kaynak/eser bolluğu yaşanmaya başlıyordu.

Platon ve Aristoteles’in siyasal eserlerini siyasal sistemlerinde uygulamaya koyuyorlar ve antik çağ döneminden kalma şehir devletleri mekanizmasını daha iyi anlamalarına ve uygulamalarına yol açıyorlar. Böylece İtalya da şehir devletleri rejimi daha da oturaklaşmıştır.

Bu dönemde sanat ve bilim alanlarında teorik eğitim ve uygulamalı eğitim harmanlanarak veriliyordu özellikle İtalya’da bulunan  Floransa Cumhuriyeti’ndeki atölyelerde birçok ressam, heykeltraş, mühendis bulunuyordu ayrıca çıraklar temel analitik eğitimler almakla birlikte taş kesme, bronz dökme, heykel yapımı ve resim teknikleri gibi uygulamalardan da yararlanabiliyor ve kendisini geliştirebiliyordu.

Rönesans döneminin en çok tanınmış simalardan biri olan Leonardo da Vinci ressam, mühendis, makine tasarımcısı, filozof gibi birçok alanda yeteneği bulunan ender şahsiyetlerden biriydi aslında Leonardo kendi döneminin kamusal eğitimini tamamlayamamıştı yani halk tabiriyle okumamıştı. Fakat kendisini çoğu alanda geliştirmeyi başarmış ve yaptığı eserlerle adını tarihe yazdırmıştı.

Leonardo’nun bilime olan bakışı doğaya yönelikti hatta gördüğü her şeyi resmetmek gibi bir alışkanlığı vardı. Dünyayı dikkatli bir biçimde gözlemlemenin bilimsel materyalleri teorik olarak okumaktan daha önemli olduğunu düşünüyordu.

Rönesans döneminde yaşamış bir diğer önemli şahsiyet ise Niccolò Machiavelli’ydi. Modern siyaset felsefesinin öncülü ve kurucusu olarak bilinmektedir. Ona göre devletin çıkarları için ve mevcut devlet düzeninin korunması için ahlak dışı da dahil her türlü yolla başvurulması meşruydu.

Bu dönemde yönetimin yerelleştirilmesinden doğan çok sesliliğin ülkenin enerjisini azalttığını, şehir devletlerinin birbirleri arasında ki mücadeleleri, bazı papaların çıkarları uğruna yabancı güçlerle işbirliğine girerek tahakküm altına almak istediği şehir devleti üzerinde baskı kurmaya çalışması gibi gelişmeler rahatsız ediciydi.

İtalyan şehir devletçiklerinin şehir asayişi dışında kolluk gücü yani ordusu bulunmuyordu savaş zamanlarında genellikle şehrin burjuvalarının ödediği fonlarla paralı askerler tutuluyordu. Paralı askerler kendi beslediğin askerler gibi olmuyordu çünkü parayı daha fazla veren kişilere dönme ihtimalleri de vardı yani paralı orduyla savaşmak risk işiydi.

Ayrıca paralı askerler barış dönemlerinde ticaret yolları üzerinde yağmacılık faaliyetleri yaparak şehir devletleri arasında ki ticarete sekme uğratarak zarar ettiriyor ve  köyleri yağmalayarak vergi gelirlerinin de düşmesine yol açıyordu. Niccolò Machiavelli ise  İtalya’nın şehir devletleri rejimi yerine bir prens ve tek ordu etrafında bütünlük sağlanmasını yani merkeziyetçi bir güçlü yönetim arzusu ve talebi vardı.

Niccolò Machiavelli’yi anlayabilmek için onun yetiştiği ortamı yani Floransa’yı ele almamız gerekiyor. Floransa İtalyan şehir devletleri arasında zengin ve ileri derece bir kültür merkeziydi fakat şehir devleti içerisinde bile bir kaos hakimdi çünkü yönetim bankerlerin elindeydi ve bu soylular birbirleri arasında mücadele ederek şehrin asayişini bozuyorlardı ayrıca halkın arasında da bölünmeler ve kutuplaşmalar mevcuttu bu asayişsiz ortamda büyüyen Niccolò Machiavelli’nin merkezi bir yönetim arzusu daha iyi anlaşılıyor.

Niccolò Machiavelli sağlam ve devamlılığı olan karma yönetim şeklini yani prens, toplumun zengin ve ileri gelen sınıfı ve halkın yani tebaanın birbirini denetleyebileceği ortak bir yönetim şekli arzusu taşır. Ona göre devlet tanrıya değil insana dayanır çünkü insana yani ulusa dayanan devlet güçlü olurdu. Yine onun anlayışına göre halkın yönetime karıştığı rejimlerde tiranlık rejimlerine kıyasla daha az zalim, ilkesiz ve tutarsız olduğu tezini savunuyordu.

Niccolò Machiavelli’nin yaşadığı ortamda ki din adamlarının dünyevi ihtiraslarının esiri olmaları sebebiyle dini inancının zayıfladığı ayrıca papaların dünyevi çıkarları uğruna güçlü tek yumruk bir İtalya istemediğini düşünüyordu. Ayrıca yine ona göre ‘İyi insanlar arasında iyi kalmak isteyenler er geç ortadan silinir. Oysa insanlar kötüdürler ve kötüler iyilikle yönetilemez.

Machiavelli: “İnsanlar genellikle nankördürler, dönektirler, sahtekârdırlar; tehlike karşısında korkarlar, fakat kazanma hırsları da sonsuzdur. Onlara iyilik yaptığınız sürece sizinledirler, karılarını, canlarını, mallarını, çocuklarını size teklif ederler, ama bir tehlike anında hemen sizden yüz çeviriverirler. Onların sözlerine inanan, güvenen ve başka bir önlem almayan prensin ise işi bitiktir, çünkü ruh asaleti ve büyüklüğü ile kazanılan dostluklar belki hak edilmiştir ama, onlara güven olmaz, zamanı gelince, ihtiyaç olunca onlardan hiç bir yarar sağlanamaz.”

Machiavelli’nin fikirleri yaşadığı dönemde ilgi görmemişti fakat kiliseye karşı reform döneminde Machiavelli’nin fikirleri ve eserleri okuyucular tarafından ilgi gösterilmeye başlanmıştı daha sonra siyaset felsefesinde Makyavelizm olarak ifadeleri geçecekti.

Yüksek Rönesans sanatçılarından biri olan Filippino Lippi Babasının izinden giderek bu alanda uzmanlaşmıştır. Yaptığı Figüler hacimli ve dolgundur. Eserlerinden olan Madonna ve Çocuk’ta tablosunda kadını Meryem’e benzetmiştir.

Tanınmış bir ailenin evladı olan Michelangelo Buonarroti aile baskısına rağmen bir sanatçının yanında çırak olarak işe başladı ve Floransa’nın ünlü banker ailesinin kurduğu Medici vakfında öğrenimini gördükten sonra insan anatomisiyle ilgilenmesinin yanında resimle de ilgilendi ve gösterdiği başarılardan dolayı Roma’ya davet edildi orada ünlü Davut heykelini yaptı ayrıca Sistine Şapelinin fresklerinin yapımında da emeği vardır. Papa II. Julius’un mezarı için Musa heykelini yaptı. Son heykeli Pieta’yı bitiremeden vefat etti.

➥ Kuzey Rönesansı

İtalyan Rönesans‘ından daha sonra başladı ayrıca Kuzey Rönesansı dindarlık ve kamusallıkla bütünleştiği için İtalyan Rönesans‘ından farklıydı. Burada bilgiler kutsal kitapla harmanlaştırıldı. Ayrıca burada bireysel aydınlanma değil tam tersine bilgiyi yaymaya odaklandı.

Bu dönemin önemli Filozofu olan Desiderius Erasmus’un evrensel barış anlayışına sahip bir devlet anlayışı politikası vardı. Dinine bağlı biriydi bu yüzden vahye dayalı bilgiden kuşku duymasa da diğer konularda veya bilgilerde kuşkucu biriydi ayrıca Hıristiyan hümanizmi olarak betimlenmesinin sebebi ise dinin samimi yönünü ortaya çıkarmaya çalışmasından kaynaklanmaktadır.

Erasmus skolastik düşünceyle ve din adamlarıyla dalga geçerdi. Tamamen seküler biri olmasa da dinci denilen din üzerinden çıkar ve menfaat sağlayan kişilere karşı mesafeli bir yapısı vardı hatta reform döneminde Luther’i destekledi fakat daha sonra savaş karşıtı olması sebebiyle bu desteğini geri çekti.

Erasmus:”İnsanlar akla ne kadar bağlanırsa, mutluluktan o kadar uzaklaşırlar. Davranışlarını akla göre düzenleyenler, delilerden daha deli olduklarından, insanlıklarını unutur, Tanrılığa özenirler. Bilim üstüne bilim, sanat üstüne sanat yığarlar. Bütün bunları da doğaya karşı savaşmak için kullanmaya kalkarlar. Ey ulu Tanrılar; kendilerine deli, akılsız, budala, avanak gibi güzel adlar verilen kişilerden daha mutlu kişiler var mıdır yeryüzünde?…”

Erasmus’un bakış açısına göre bütün insanlar bir aileydi ve ancak bu şekilde iç barışın sağlanacağını düşünüyordu. Ona göre Müslümanlara önyargılı bakılması ve onların kötülenerek düşmanlaştırılması yanlıştı onun tek gayesi barıştı. Erasmus’un bu barış yanlısı bakış açısı İngiliz Hümanizminin yeşermesini de sağlayacaktı.

Kuzey Rönesansının etkili isimlerinden biride Thomas More’dur. O muhafazakar bir Hristiyan’dı. Özel mülkiyetin kaldırılması tezini savunmakla birlikte dinler arası hoşgörünün sağlanması taraftarıydı. More’un ütopyası ise Platon’un ütopyasıyla benzerlik gösteriyordu ona göre farklı cinsiyetteki bireylerin eşit olduğu ve eşit ölçüde eğitim aldığı ayrıca seçkinler tarafından yönetilen bir toplum hayal ediyordu. Fakat esirler için aynı şeyi düşünmüyordu ona göre mutluluk hakkının sadece İngilizler için olduğunu düşünüyordu.

Thomas More’a göre: “İnsanları mutluluğa ulaştırmanın tek yolu eşitlik ilkesini uygulamaktır. Oysa mülkün tek elde ve mutlak olduğu bir devlette eşitlik bulunamaz. Çünkü orada herkes türlü yollarla kazanabildiği kadar kazanmakta haklı görür kendini ve ulusun zenginliği önünde sonunda başkalarının yoksulluğuna göz yumacak bir azınlığın eline geçer.” Aslında Rönesans dönemlerini de diğer dönemler gibi başlangıç, olgunluk, zirve ve çöküş olarak sınıflandırabiliriz. İtalya da başlayan Rönesans’ın Fransa merkezli diğer Avrupa ülkelerine doğru yayıldığı görülür. Rönesans’ın maddi temeli Haçlı seferleriyle batılıların doğu medeniyetlerine yaptıkları savaşlar sebebiyle oluşmuştur.

Bilindiği üzere Haçlı Seferleri çok uzun bir süreçte gerçekleşmişti bu sürede İtalyanların da yardımıyla yani onların sistemiyle birçok Haçlı Devleti Ortadoğu da kurumuştu işte bu dönemde ticari, askeri ilişkiler olduğu kadar edebi ve bilim alanında da bir iletişimin olması söz konusudur.

Ayrıca günümüz İspanya bölgesinde kurulan Endülüs Emevi Devleti ve onun uzantıları olan Emirlikler de kültür ve sanata yoğun emek harcamıştır. Antikçağdan kalmış olan eserler daha önce Arap tercümanlar tarafından çevrildiği için bu eserleri de tüketebiliyorlar yani yararlanıyorlardı.  Uzun lafın kısası Bizans, Endülüs Emevileri ve Haçlı Seferleri kanalıyla Yakındoğu ile kurulan her türlü alış verişler Rönesans Hareketinin oluşmasına zemin hazırlamıştır.

Hollandalı Ressam olan Jan van Eyck yağlıboya tekniği konusunda uzmanlaşmış ve bu tekniği geliştirmesiyle bilinmektedir. Perspektif teknik kullanmaması yönünden İtalyan Rönesans sanatçılarına benzemez. Ayna kullanarak yansımasını resme döken ilk ressam olmasıyla bilinir kendisinden sonra bu tekniği uygulayan ressamlara da ilham olmuştur.

Hollandalı ressam Hieronymus Bosch Sürrealizm’in bilinmediği bir dönemde bu yönde eserler vermiş biridir. En bilindik imgeleri ise yarı insan yarı hayvan canavarlar, yaratıklar ve şeytanlardı. Kendisinden sonra ki ressamları da derinden etkilediği bilinir.

Alman ressam Hans Holbein aynı zamanda oymabaskı ustası olmasıyla bilinir. Bu sanatçı portre tekniğiyle çizimlerini yapmıştır. Oğlunu bu alanda eğitmek için çok fazla zaman harcaması aslında oğlunun kendisinden daha fazla tanınmasına yol açacaktı. Ayrıca ailesinde birçok sanatçı da bulunuyor.

Almanya da doğan ve madenci bir ailenin evladı olan Albrecht Dürer zor şartlarda Sanat okuluna gitmişti. Ailesinin imkanları kardeşi ve Dürer’in aynı zamanda okula gitmesine imkan vermediği için kardeşiyle anlaşarak sadece kendisi Sanat okuluna gidecekti. Günümüzde çoğu sanatseverler ve sanat eğitimi alan öğrenciler  onun yaptığı eserleri beğenmişler ve sanatsal faaliyetler için onu örnek almışlardır. Desen konusunda oldukça deneyimlidir. Rönesans’ın Almanya’daki temsilcileri arasında ilklerdedir.

Eserlerinde dinsel ve mitolojik konularda çıplaklık hakimdir oğlu da kendisi gibi ressam olduğu için kendisine Büyük Cranach derler. Tam ismi Lucas Cranach the Elder’dır. Alman Rönesans sanatçısı olan Cranach Kutsal Kitap’tan alıntıladığı konular hakkında ki yorumları sebebiyle herkes tarafından ilgi çekici biri olmuştur. Portre alanında uzmanlaşmış ve eserler vermiştir.

Fransız ressam Jacques de Bellange yaptığı desenlerde ışığın tesirini kullanarak açık ve koyu lekeler yaptığı ve ışık ve gölge ile hacim verme konusunda  yetenekli biriydi. Kendisinden sonra gelecek olan öğrencilere örnek olmuş ve eserleri merakla incelenmiştir.

➥ Geç Rönesans

Eserleri en çok kopyalanan sanatçılardan biri olan İtalyan ressam Antonio Allegri da Correggio eserleriyle Barok dönemi sanatçılarını da çok etkilemiştir.  Öğretici ve oldukça göze güçlü hitap eden bir desen çizim tekniği vardır.

Sanatçının babası boyacı olduğu için küçüklüğünden beri renklerle ilgilenmesine neden olmuştur. Jacobo Tintoretto  Dinsel ve mitolojik konularda eserler vermiştir. Yaptığı figürlerde olağanüstü bir hareketlilik bulunur Geç Rönesans döneminin en önemli sanatçılarından biridir.

Kaynakça

1-) COŞKUN, İsmail. Modernliğin kaynakları: Rönesans üzerine bir değerlendirme. Istanbul University Journal of Sociology, 2003, 3.6: 45-70.

2-) BOZKURT, Emrah. “AYDINLANMACILIK HAREKETİ’NİN ORTAYA ÇIKIŞI.” Istanbul University, Felsefe Department, 2018, 26-42.

3-) AKTEMUR, DOÇ DR ALİMURAT. Rönesans ve Barok Dönemi sanatçılarına ait eskizlerin temel sanat eğitimi açısından önemi. Diss. 2015.

4-) YASLIÇIMEN, Faruk. Rönesans’ ı tarihlemek ya da tarihi dönemlere ayırmak. Açık Kitap, 2017, 6.

Diğer makaleleri okumak için tıklayınız.

YORUM YAZIN